Bir kentte tarihi kim yapar.?
Kimler tarihi inşa eder.
Bunlar bir kentin geleceğini belirleme açısından yanıtlanması gerekli önemli sorular.
Karabük’ün tarihini bilmek bu bakımdan çok önemli…
Karabük gibi cılız ,sosyal sınıflara sahip kentlerde dinamizmi sağlamak öyle kolay bir şey değil.
Zaten öyle bir hareketlilikte gözlenmiyor.
Karabük adına yapılan tahliller bu anlamda onu tanıma adına önemli oluyor.
Daha doğrusu gereklilik arzediyor.
Önce buradan konuya şöyle girmekte yarar var.
Bu kentin yapısında/geninde tarihten gelen bir biçimlendirme vardır.
İçinde yaşadığımız kentte bu biçimlendirmeye konu olan esas durum nedir?
Her şeye karşı olma/çıkma hali.
Benden olmayanı kimseye yar etmeme anlayışı.
Tarihte ve sosyolojide bunun tam karşılığı nedir biliyor musunuz?
İlkel kabilecilik anlayışıdır.
Bu duygu ve tutum yaşadığımız kentte olumsuzlukların alt yapısını oluşturmaktadır.
İnsanların birbirini kırdığı,şahsi çıkarlar uğruna geleceğe kumpas kurduğu bir bu toplumsal yapıda mutlu olunabilinir mi?
Toplumlar kendine olan öz güveni kaybettiği zaman bütün işler sarpa sarar.
İşte Karabük tahlillerini konu alan birinci dersimizin özeti budur.
Karabük’te toplumsal yapı 1995 yılından başlayarak hızlı bir değişim süreci içine girmiştir.
Geçmişten gelen ve Karabük’ü kuran ruhtan bir eser kalmamıştır.
Karabük ikinci ve üçüncü kuşakta kendini kurtaracak bireylerini ortaya çıkaramadan göç olayına tanık olmuş ve bu noktada kentlilik bilinci sekteye uğramıştır.
Kentin yeni anlatımı da bu aşamada başlamıştır.
Daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi orta sınıfın güçsüzlüğü bu kentte büyük sorun oluşturmuştur.
Tabi işçi sınıfının zorlayıcılığının olmaması da demokrasimiz açısından bir dezavantaj husus oluşturmaktadır.
Karabük tahlillerini konu alan bu yazının son aşamasında kent ile ilgili olarak ne söylenebilir?
Karabük’te var olan öz sermayeyi kentin mukadderatını olumlu etkileyecek biçimde kullanmak gerekli.
Ama bu öyle kolay bir şey mi?
Tabii ki değil.
Karabük tarihini doğru saptamalar yapabilmek için gerçekten iyi bilmek gerekiyor.
Unutmayanız ki günümüzde yaşanan sorunlar geçmişin mirasını iyi değerlendirememekten kaynaklanmaktadır.
Sahi bu geçmişi bilmemekte bir sahipsizlik örneği değil midir?…
Söz gelimi…
“Yan gel Osman 3 dönüm bostan” demekle de bu işler olmuyor tabi…
Kenti harekete geçirecek kamusal yarar sağlayacak hareketlenmelere her günkünden daha büyük ihtiyaç duymaktayız.
Öne sürülen projeler balon gibi şişip bir bir patlıyor….
Sayın Gölbek’in Her Telden köşesinde dile getirdiği gibi İsmetPaşa İhtisas Organize Sanayi Bölgesinde çıkan sıkıntılar giderilebilir mi?
Giderilse bile Filyos Limanı projesi uygulamaya geçmeden bu İsmet Paşa Organize Sanayii işinin bir anlamı ve verimliliği olur mu?
Soru üstüne soru…
Dediğim gibi…
“Yan gel Osman…”
434